*
*
*
*
İlginç Hikâyeler
Nasreddin Hoca:
Nasreddin Hoca bir gün heybe almak için pazara gider. Güzel bir heybe görüp pazarcı ile pazarlık yapar ve 1 akçeye anlaşırlar. Tam oradan ayrılacaktır ki daha güzel bir heybe dikkatini çeker:
- Kaç akçe şu
heybe muhterem?
- 2 akçe hocam.
- Aldım gitti, diyen hoca
elindekini bırakır ve onu alıp tam gidecekken pazarcı seslenir:
- Hocam. Bu heybe 2 akçe. Sen 1 akçe verdin.
Hoca sinirlenir:
- Bre cahil adam! Sana önce 1
akçe verdim. Sonra da 1 akçelik heybe bıraktım! İkisi eder 2 akçe. Daha benden neyin
parasını istersin!
Parite Olayı:
Olay, henüz döviz kurlarının
uygulanmadığı yıllarda ABD-Kanada sınırındaki bir şehirde geçmektedir:
ABD ve Kanada malum ki para birimi olarak 'dolar'
kullanmaktadırlar. Yalnız her iki ülke de kendi paralarının daha değerli olduğunu
iddia etmektedirler. Şöyle ki Kanadalılara göre:
1 ABD Doları= 90 Kanada Centi, Amerikalılara
göre ise :
1 Kanada Doları= 90 ABD Centi.
Bir amerikalı, cebindeki 1 dolarla dolaşmaya çıkar. Bir ara
karnı acıkır ve simit alır (amerikan simiti!). Simitin fiyatı 10 centtir. Cebindeki 1
doları verir. Simitçi bozuk para ararken cebinin bir köşesinde 1 Kanada doları bulur,
onu verir (90 cente eşit ya!). Derken sınırı yürüyerek geçer ve Kanada da
dolaşmaya başlar. Kaleme ihtiyacı olduğunu hatırlar. Girer bir kırtasiyeciye.
Kalemin fiyatı da 10 Kanada centidir. Cebindeki 1 Kanada dolarını verir. Kırtasiyeci
de para üstü olarak 1 ABD doları verir. Oradan da ayrılıp evine döner. Sonra
düşünmeye başlar:
- Yahu sabah evden çıkarken cebimde 1 ABD dolarım
vardı, şimdi de 1 ABD dolarım var. Pekiyi simitle kalemin parasını kim verdi?
Hızlı Kaplumbağa:
Bu paradoks, Zenon
Paradoksu olarak ta bilinir:
Hikaye bu ya, kaplumbağanın biri yolda Carl LEWİS'le (Bu ismin
gerçek hayatla hiçbir ilgisi yoktur!) karşılaşır. Kısa bir sohbetten sonra
kaplumbağa, Lewis'e 100 metre yarışı teklif eder. Önce bu teklife gülüp geçen
Lewis, kaplumbağanın gayet ciddi ve ısrarcı olması üzerine isteksiz bir şekilde
teklifi kabul eder:
- Tamam yarışalım ama neyine güvenip benimle yarışmaya
kalkıyorsun be birader?
Kaplumbağa, yalnız bir şartı olduğunu söyler:
- Senden tek isteğim, ben yarışa 10 metre önden
başlayacağım. Bu şartla beni kesinlikle geçemezsin. Ne o yoksa korkuyor musun?
Lewis kaplumbağanın şartını kabul eder. Yalnız kaplumbağa bir açıklamada bulunur:
- Yarışa başladığımızda sen benim ilk başladığım
noktaya geldiğinde ben biraz önde olacağım(mesela 10 metre). Bu anda filmi dondurup
farkı göre biliriz. Tekrar harekete başladığımızda sen ikinci kez yarışa
başladığım noktaya geldiğinde ben biraz daha önde olacağım(mesela 10 cm). Tekrar
hareket ettiğimizde benim son olarak geldiğim yere geldiğinde ben mutlaka senin
önünde olacağım. Dolayısı ile sen hiçbir zaman beni geçemeyeceksin.
Bu sözleri duyan Carl LEWİS, yarışma fikrinden vazgeçer. Mâlum, itibar meselesi...
Temelden:
Temel,
çalışmak için gittiği şehirden, köye babasına mektup yazar. Klasik mektup
cümleleriyle başlayan mektup, şu notla biter:
-"Babacuğum. Acele cevabini bekliyrum. Yalnız, zarfa
biraz da para koyarsan iyi olir. Oğlin Temel."
Aradan onbeş gün geçer ve mektubun cevabı gelir. Temel büyük bir heyecanla zarfı açar. İçinden sadece mektup çıkar. Mektubun sonunda da bir not vardır:
-"Oğlim Temel. Sana para göndereceydum. Ama aha bu geri zekali anan zarfi kapatmiş. Bir daha ki sefere evladim. İmza:Buban."
Ağanın atları:
Zengin bir köy ağası vefat eder. Vasiyeti açılır. Mallarının yarısını(1/2)
büyük oğluna, dörtte birini(1/4) ortanca oğluna ve beşte birini(1/5) küçük
oğluna bırakmıştır. Bütün mallar paylaşılır ancak Ortada 19 tane de
"at" vardır. 19'u ne ikiye, ne dörde, ne de beşe bölmek mümkündür.
Köyün en akıllı adamına gidip akıl danışırlar. Adam da onlara yardımcı
olabileceğini söyler. Der ki:
-"Benim de bir atım var. Alın bunu size veriyorum. Oldu mu 20 at? Yarısını sen
al bakalım (10). Dörtte birini de (5) ortanca kardeşin alsın. Beşte birini de (4) en
küçüğünüze verelim. On, beş daha onbeş. Dört daha ondokuz. Verin bakalım şu
bizim geriye kalan düldülü...!
Yalancı-Doğrucu Köy:
Günün
birinde yolumuz bir köye düştü. Ama bu köy öyle sanıldığı gibi bir köy değil.
Herkesin kendine göre bir özelliği var. Ve bu insanlardan ikisi bizi köyün
girişindeki köprünün başında bekliyor. Burada iki köprü var. Biri köye gidiyor
diğeri ise gitmiyor. Ve adamlara soruyoruz:
Köye giden köprü hangisi¿
1. adam: Ben her zaman doğru söylerim. Bu köprü köye gider.
2. adam: Ben her zaman yalan söylerim. Arkadaşımın gösterdiği köprü köye gider.
Acaba hangisi yalancı¿
İsmail Serdar YILMAZ'dan
Erciyes'in Karı:
Yıllarca Kayserililer ile ermeniler birlikte yaşamışlardır. Birbirleriyle sıkı münasebetlerinin fazla olduğu yıllarda, bir kayserili, ermeni arkadaşından borç para ister. Ermeni arkadaşı ne zaman ödeyeceğini sorar. Kayserili:
-"Şu Erciyes Dağı'nın karı eriyince borcumu öderim."
Ermeni, bir yıl bekler. Kayseriliden ses yoktur. Gider yanına ve alacağını ister. Kayserili, Erciyes'i gösterir ve daha üzerinde kar olduğunu söyler. Bir süre sonra ermeni, kayserilinin oyununa geldiğini anlar. Bunu içine sindiremez. Artık karar vermiştir ve o da bir başka kayseriliyi kandıracaktır. Gider bir arkadaşına ve borç ister. Kayserili ne zaman ödeyeceğini sorar ve o da aynı cevabı verir:
-" Erciyes'in karı eriyince"
"Pekiyi" der kayserili. Aradan bir yıl geçer ve kayserili hemşerim alacağını istemek için ermeniye gider. Ermeni vatandaşımız bu durumu beklediği için çok rahat bir tavırla Erciyes'i gösterir ve hâlâ karın erimediğini söyler. Kayserilinin de cevabı hazırdır:
-"O gördüğün kar, bu yılın karı. Geçen yılın karı çoktaaaan eridi"
Ermeni ne yapacağını şaşırır ve çaresiz borcunu öder.
Müfettiş Paradoksu:
Bir işyerini, önümüzdeki on gün içinde vergi müfettişleri denetlemeye gelecektir. Müfettişler, mantık oyunlarını sevdikleri için işyeri yetkilisine telefon açarlar ve:
-"Hangi gün geleceğimizi, o günün sabahında tahmin edebilirseniz, denetimden kurtulacaksınız" derler.
Defterleri denetimden geçemeyecek kadar karışık olan işyerinin yetkilisi, biraz düşünür ve müfettişlere:
-"Galiba bu denetimi
yapamayacaksınız efendim. Çünkü buraya geleceğiniz günü çok kolay tahmin
edebilirim. Şöyleki:
Denetimi, onunucu
ve sonuncu güne bırakmazsınız. Çünkü ben ilk dokuz gün gelmediğiniz takdirde
onuncu gün geleceğinizi hemen bilirim. Dokuzuncu gün de gelmezsiniz.
Çünkü ilk sekiz gün içinde gelmezseniz, dokuzuncu gün geleceğiniz açıkça belli
olur. (Onuncu gün gelmeyeceğinizi az önce ispatlamıştım). Onuncu ve dokuzuncu gün
gelemeyeceğinize göre denetimi, sekizinci güne de bırakamazsınız.
Çünkü ilk yedi gün içinde gelmediğiniz takdirde sekizinci gün geleceğinizi hemen
anlarım...
Yetkili, mantık oyunlarına müfettişlerden daha meraklıymış:)
devam edecek...
[Ana Sayfa] [Nedir Şu PaRaDoKsLaR] [PaRaDoKsLaR] [İlginç Hikâyeler] [İllüzyonlar] [Duvar Yazıları] [Matematiğin Sırları] [Bunları Biliyor musunuz?] [Bilmeceler] [Optik] [Sanat] [Merak İşte(!)] [Basında Biz] [Ziyaretçi Defteri] [Ben Kimim?]