*
*
*
*
Tarihten Paradokslar
Her alanda olduğu gibi tarihte de çok sayıda paradoksal olay olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet'ten:
Bilindiği gibi Fatih, genç yaşta padişah olmuştur. Yaşı gençtir ama zekası ve inançları çok kuvvetlidir. Yeni sultan olduğu yıllardır. Birgün bir sefere gidilecekken ordunun başında babasının olmasını ister. Ancak babası bu teklifi kabul etmez. Fatih'in maksadı babasının ilminden ve tecrübesinden yararlanmaktır.
-"Eğer sen padişahsan geç ordunun başına. Yok eğer ben padişahsam emrediyorum ordunun başına geçeceksin!"
Babası Sultan Murat, başka çare bulamaz ve orduya komutanlık yapar.
Osman Yüksel Serdengeçti'den:
Osma Yüksel'in milletvekili olduğu yıllardır. Birgün meclis kürsüsünde kendisine laf atan vekillere dayanamaz ve:
-"Bu meclistekilerin yarısı eşektir!" der ve iner kürsüden.
Bunun üzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sözünü geri almasını ister. Arkadaşlarının da ricası ile tekrar kürsüye çıkar ve zekasını gösteren ve vekilleri rahatlatan şu sözleri söyler:
-"Bu meclistekilerin yarısı eşek değildir!"
Kant'tan:
Ünlü Alman eğitimci Emmanuel Kant'ın bir sözü:
-"Her ne kadar ben inanmasam da bir tanrının var olduğunu kabul etmek gerekir."
Yaşanmış bir olay:
1974'teki Kıbrıs çıkarmasına katılan bir asker anlatıyor:
"Çok şiddetli bir taarruz vardı. Mermiler
kulağımızın dibinden geçiyordu. Siperde daha önce hiç görmediğim bir asker
yanıma yaklaştı. Belli ki bizim birlikten değildi. Bir zarf çıkardı ve:
-"Memlekete dönünce bu zarfı,
üzerindeki adrese bırakır mısın?"
-"İkimiz de döneriz inşallah"
dedim.
Israrla kendisinin dönemeyeceğini, benim ise memleketime ve aileme kavuşacağımı söylüyordu. Biraz isteksiz de olsa zarfı aldım. Ancak o çatışma sırasında birbirimizi kaybettik. Taarruz bitip memlekete döndüğümden bir-iki yıl sonra eski eşyaları karıştırırken o zarfı buldum. Unuttuğum görevi, geç te olsa yerine getirmek için İstanbul'a gittim. Üzerindeki adres, Aksaray'da eski bir eve götürdü beni. Kapıyı yaşlı bir amca açtı.
-"Merhaba amca. Ben
Kıbrıs'ta savaşan oğlunuzdan bir mektup getirdim. Belki kendisi de gelmiştir."
-"Bizim Kıbrıs'ta savaşan bir oğlumuz
yoktu"
Beni içeri davet ettiler. Eşi, bir fotoğraf albümü ile geldi. Fotoğrafları gösterip:
-"Sana zarfı bu
genç mi verdi?"
-"Evet. Çok iyi hatırlıyorum.
Buydu." ve işte o an beni şok eden ve hala aklımı başımdan alan şu cevabı
verdi:
-"Bu çocuk benim oğlumdu. Fakat onu 15 sene önce Kore harbinde şehit verdik..." "
Yunus Emre'den:
"Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm""Bir ben vardır bende, benden içeru"
"Yedi kere dolup boşalan dünya değil misin?"
Kanuni Sultan Süleyman'dan:
Süleymaniye Camiinin inşaası sırasında bir ermeni usta, yanlış duvar yapması
sonucu, Kanuni tarafından cezalandırılır. Ermeni usta, sultandan şikayetçi olur.
Kadı, ikisini de huzuruna çağırır. Kanuni ve usta, kadının karşısında ayakta
beklemektedirler. Karar açıklanır: "Kısas!" yani Kanuni de aynı şekilde
cezalandırılacaktır. Ermeni usta, adalete hayret eder ve:
-"Madem dininiz bu kadar adil, hem
davamdan vazgeçiyorum hem de müslüman oluyorum"
Davadan sonra Kanuni, kadıya:
-"Eğer ben padişahım diye benim
lehimde bir karar verseydin, seni bu kılıcımla öldürürdüm"
Kadı, oturduğu minderin altından bir
hançer çıkarır ve :
-"Sultanım siz de eğer 'ben
padişahım' diye kararıma itiraz etseydiniz ben de bu hançeri sizin kalbinize
saplardım..."
Bir Derviş:
Garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken evin 'av meraklısı ve zalim' olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gün hiç birşey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir:
-"Sabah ava giderken
karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti.
Uğursuzu getirin bana!"
Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin
huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer:
-"Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!"
Derviş, beye şöyle der:
-"Beyim sabah selamlaştık. Siz
hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha
uğursuzuz?"
Kanuni Sultan Süleyman'dan:
Kanuni, şehzadelerini muhteşem bir törenle sünnet ettirir. Kısa bir süre sonra da veziri İbrahim Paşa'nın oğlu sünnet olur. Törene Kanuni de davetlidir. Birara Kanuni, vezirine der ki:
-"Söyle bakalım İbrahim
Paşa. Senin tören mi daha muhteşem, benimki mi?"
-"Elbette benimki sultanım"
Kanuni şaşırır. Sebebini
sorar. Vezir:
-"Benim oğlanın düğününe
koskoca cihan padişahı davetliydi ve geldi. Sizinkinde böyle bir davetli var
mıydı?" der.
devam edecek...
[Ana Sayfa] [Nedir Şu PaRaDoKsLaR] [PaRaDoKsLaR] [İlginç Hikâyeler] [İllüzyonlar] [Duvar Yazıları] [Matematiğin Sırları] [Bunları Biliyor musunuz?] [Bilmeceler] [Optik] [Sanat] [Merak İşte(!)] [Basında Biz] [Ziyaretçi Defteri] [Ben Kimim?]